Müftü Çakır, mesajında şu ifadelere yer verdi:
"1986 yılından bu yana diyanet İşleri Başkanlığı olarak 1-7 Ekim tarihleri arasını "Camiler ve Din Görevlileri Haftası" olarak kutlamaktayız. Kur'an-ı Kerim'de insanlar için inşa edilen ilk mabedin Kâbe olduğu bildirilmektedir. Yüce Allah ilk mescidi evim ifadesi ile yüceltmiş ve "bu Beyt'in Rabbi" diyerek onu kendi zatına nispet etmiştir. Bunun için Kâbe'ye "Beytullah = Allâh'ın Evi" denilmiştir. Kâbe'nin birer şubeleri hükmünde olan Cami ve mescidler; "toplayan ve bir araya getiren, buluşturup birleştiren, secde edilen yer" manalarına gelir. Buralar, Müslümanların topluca ibadet ve dua ettikleri, yeryüzünün en hayırlı ve Allah katında en değerli mekânlarıdır. İslam'da bütün yeryüzü mescit kabul edilmekle birlikte, namazların camilerde kılınması, gerek sevap ve gerekse de sosyal nitelik bakımdan büyük bir önemi haizdir.
Bedeni taş ve ahşapla, ruhu ibadet ve ilimle imar edilen camiler; İslam'ın yerleşim birimlerine vurulan mührüdür. İslam'ın ulaştığı beldelere ilk önce camiler inşa edilmiş, İslam cemiyeti, cami ekseninde deveran etmiştir. Camiler; Mescid-i Nebevî'nin özüne uygun bir şekilde, tarih boyunca dinî, sosyal ve kültürel bakımdan bir eğitim, öğretim ve kültür merkezi olarak İslam'ın bayraktarlığını yapmıştır. Camiler; müminlerin bir araya geldiği, huzur bulduğu, kaynaştığı, ilim, irfan, ahlak ve faziletin öğrenildiği en önemli merkezlerdir.
Mümin ve cami, birbirlerini onaran iki vefalı dosttur. Camiler erkeğiyle kadınıyla; büyüğüyle küçüğüyle; yaşlısıyla genciyle; tüm inananların kendilerini yetiştirdiği, olgunlaştırdığı; kırılan, dökülen yanlarını tamir ettikleri mekânlardır. Mümin; içinde rahmet ve minnetle yâd ettiği ecdadından aldığı kutlu mirası, elinden tutup getirdiği ve geleceğinin güvencesi olan evladına yine camide devreder. Evladına devrettiği sadece caminin kubbesi, minaresi, şadırvanı değildir.
Çocukları Allah kelamıyla orada tanışır, peygamber varisleriyle orada buluşur, rahmânî ve nebevî terbiyeyle orada yetişir, adap erkânı orada öğrenir. Müminler; sadece camilere gidebildiklerinde değil, bir mani sebebiyle gidemediklerinde de gönül bağıyla camilere olan vefalarını gösterirler ve bu vefa duygusuyla camileri maddeten ve manen imar ederler.
Camilerin lahuti ve nurani sinesine hayatlarını vakfeden; mihrabından, minberinden, kürsüsünden, minaresinden hakkın ve hakikatin sesini yükselten din görevlileri bahtiyar bir zümredir. Hiçbir zümre Allah'ın ve peygamberin övgüsüne onlar kadar mazhar olmamıştır. Ehliyet ve liyakatten, sadakat ve güvenden zerre taviz vermeden; büyük bir özveri, ortak bir ideal ve engin bir yürekle din hizmeti sunan hademe-i hayrat, her koşulda olduğu gibi salgın hastalık döneminde de milletimizin manevi ve sosyal hayatına rehberlik etmiş, salgınla mücadelenin ilk gününden itibaren sahada milletimizin hizmetinde olmuştur. Asli görevlerini ifa ederek milletimize yaptıkları manevi rehberliğin yanında; Vefa Sosyal Destek Grubu'nda, Filyasyon ve İzolasyon Takip Sistemi'nde özveri ve fedakarlıkla görev alarak milletimizin en derin hürmet ve muhabbetlerine bihakkın mazhar olmuşlardır.
Camilerimiz, toplumumuzun huzur içerisinde nefes aldığı, dingin bir rûh ile kendini ibadete ve kulluğa verdiği, Rabbiyle baş başa bulunduğu, O'na hüzünle ve ihtiyacını arz ederek yakardığı "olmasa olmaz" mâbedlerimizdir.
Tarih boyunca birçok görev üslenmiş olan camilerimiz Müslümanların ibadet, ilim, ahlak ve meşveret durağı; barışın, kardeşliğin, eşitliğin, sevgi ve saygının zirve yaptığı mekânlar olmuştur. Bu sebepten dolayı dinimiz cami yapmayı, yapımında yardımcı olmayı teşvik etmiş bu konuda gayret gösterenlere büyük mükâfatlar vaat etmiş, aynı şekilde camilerde Allah'ın adının anılmasını engelleyen ve harap olması için uğraşanları da tehdit etmiştir.
Yüce Allah (cc) konu ile ilgili olarak şöyle buyuruyor; "Allah'ın mescitlerini, ancak Allah'a ve ahiret gününe inanan, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve Allah'tan başkasından korkmayan kimseler imar eder. İşte, doğru yola ermiş olanlar bunlardır". (Tevbe, 9/18)
Sosyal/toplumsal ilişkilerin, barışın güçlenmesi için, insanların birbirlerinin hal ve hatırını sorması kaynaşması için, camilerimiz, toplumumuzun manevi yönlerini yeniden canlandıracak, yozlaşan bütün manevi ve ahlaki değerlerimizi tamir edecektir. Onun için bu mekânların kıymetini bilelim. Koruyup kollayalım, maddi ihtiyaçlarını karşılayalım. Vakitlerimiz elverdiğince, mâbedlerimizin içerisini cemaat coşkusuyla zînetlendirelim. Binâlarımızı inşâ ve îmâr ettiğimiz kadar; oralarda hüküm sürecek, iş yapacak, ibadette bulunacak Müslüman fertlerin de inşâ ve îmârına gayret göstermeliyiz. Her biri güzel yurdumuzun birer tapu mührü olan camilerimizin kıymetini bilip, Allâh'ın rızâ ve hoşnudluğu istikâmetinde buraları ihya etmeyi kendimize ulvî bir görev bilelim.
Diyanet İşleri Başkanlığımız çeyrek asırdır Ekim ayının ilk haftasını "Camiler ve Din Görevlileri Haftası" olarak kutlamakta; camilerimizi hayatın merkezine, şehrin kalbine taşımayı amaçlamaktadır. Bu yıl "Cami, Din Görevlileri ve Vefâ" temasıyla yapılacak olan etkinlikler ve çalışmalarla, Cami, Din Görevlileri ve Vefâ üzerinde toplumda bir bilinç oluşturulmasına katkı sağlanacaktır.
Bu vesileyle, mescit ve camilerde din hizmetlerinin en güzel şekilde deruhte edilmesi için gayret gösteren, topluma rehberlik ve önderlik eden, ilmi, irfanı ve yaşantısıyla örnek olan, mihrabın, minberin ve kürsünün hakkını veren bütün din görevlisi ve gönüllüsü meslektaşlarımın Camiler ve Din Görevlileri Haftasını tebrik ediyor, ebediyete irtihal edenlere Cenâb-ı Hak'tan rahmet niyaz ediyorum.
Sıkıntılı süreçlerden geçtiğimiz ve zorlu imtihanlar verdiğimiz bu günlerde, toplumumuzun ve dünya insanlığının başına musallat olan virüs salgınından da Rabbimizin bizleri kurtarmasını diliyor, yeniden camilerimizde zengin cemaatlerle, ilim ve irfân ikliminde Mevlâmızın huzurunda saf tutmayı bize lütfetmesini O'nun engin rahmetinden niyâz ediyorum."