Sembol deyince yıllar önce okuduğum hacmi küçük ama çağrışımı ve içeriği çok geniş olan bir kitap aklıma geliyor. Kitabın başlığı “homo semioticus”, yani “anlamlandıran insan”. İnsan sembollerle var olan bir varlıktır, diyor. Aslında sembol dediğimiz şey bu kitapta da anlatıldığı gibi anlam üzerine odaklanıyor. Anlama konu olan her şey aslında sembol değeri taşıyor. Orada da anlatıldığına göre, anlam varlığı olan insan, eşyaya mana yüklüyor. Eşyayı adlandırıyor, eşyaya bir isim veriyor. İsimle eşya kimlik kazanıyor. O kimliğe daha sonra insan tarafından yeni anlamlar yüklendikçe, eşya yeni mahiyetler kazanıyor, kimliği derinleşiyor, anlamı derinleşiyor, hatta bir müddet sonra o isim ilk baştaki basit ad olmayı aşarak bir simge hâline geliyor. Böylece insan, bir semiotik varlık yani sembollerle simgelerle konuşan, anlaşan iletişim kuran bir varlık oluyor. Bu durum dil teorilerinde de anlatılır:
İnsan işaretlerle de anlaşıyor. İşaret dili dediğimiz bir dil var ve o da sembollerden oluşuyor, simgelerden oluşuyor.
İşaretler, bir mana ifade ediyor. Tarihin ilk zamanlarından itibaren, yani insan eşyayı kullanmaya başladığı, birbiriyle iletişime geçtiği günden itibaren insan işaretlerle eşyayı adlandırıyor, ona mana yüklüyor. Böylece hakikatten mecaza doğru yol alıyor. Bunu da sembollerle simgelerle yapıyor. Aslında toplamda bütün kâinat, bütün varlık da bir ‘alem’dir, bir ‘işaret’tir.
O bir şeyi gösteriyor, yüce yaratıcıyı, Allah Teala’yı işaret ediyor. O bakımdan varlığın hepsi ayet olmuş oluyor.
İşte enfüsteki, afaktaki ayetler dediğimiz zaman da, bütün kâinatın, göklerin, yıldızların, güneşin, ayın, yağmurun, karın, dağların, bütün varlığın mahlûkâtın, hayvanatın, nebatatın, cemadatın hepsinin bir gösteren olmasını, bir işaret olmasını anlıyoruz. İnsan sadece fizik âlemi anlamlandırmıyor aynı zamanda metafizik âlemi de anlamlandırıyor. Misallerle, temsillerle metafizik âleme işaret ediyor, metafizik âlemi anlayabilmek ve anlatabilmek için. Bunu biraz daha ileri götürürsek, doğrudan metafizik âlemden bilgi alan, vahiy alan peygamberlerin getirdiği mesajlar, metafizik âleme işaret eden göstergeler oluyor.
İnsan işaretlerle de anlaşıyor. İşaret dili dediğimiz bir dil var ve o da sembollerden oluşuyor, simgelerden oluşuyor.
İşaretler, bir mana ifade ediyor. Tarihin ilk zamanlarından itibaren, yani insan eşyayı kullanmaya başladığı, birbiriyle iletişime geçtiği günden itibaren insan işaretlerle eşyayı adlandırıyor, ona mana yüklüyor. Böylece hakikatten mecaza doğru yol alıyor. Bunu da sembollerle simgelerle yapıyor. Aslında toplamda bütün kâinat, bütün varlık da bir ‘alem’dir, bir ‘işaret’tir.
O bir şeyi gösteriyor, yüce yaratıcıyı, Allah Teala’yı işaret ediyor. O bakımdan varlığın hepsi ayet olmuş oluyor.
İşte enfüsteki, afaktaki ayetler dediğimiz zaman da, bütün kâinatın, göklerin, yıldızların, güneşin, ayın, yağmurun, karın, dağların, bütün varlığın mahlûkâtın, hayvanatın, nebatatın, cemadatın hepsinin bir gösteren olmasını, bir işaret olmasını anlıyoruz. İnsan sadece fizik âlemi anlamlandırmıyor aynı zamanda metafizik âlemi de anlamlandırıyor. Misallerle, temsillerle metafizik âleme işaret ediyor, metafizik âlemi anlayabilmek ve anlatabilmek için. Bunu biraz daha ileri götürürsek, doğrudan metafizik âlemden bilgi alan, vahiy alan peygamberlerin getirdiği mesajlar, metafizik âleme işaret eden göstergeler oluyor.